top of page
  • Writer's pictureDeniz Günaydın

Best Practice ile Değil Unique Practice ile Çevik Olunur.


Çeviklik kavramını doğru mu anlıyoruz, bazen emin olamıyorum. Çeviklik aslında evrenin kaos teorisiyle doğrudan bağlantılı bir yetkinlik (yani içinde hem düşünme biçimi, hem de beceri var). Evrende her şey kesinsizdir. Bu da beraberinde belirsizliği (insan zihninin korkulu rüyasını) ve yaşamak istiyorsak da mutlak değişimi ve dönüşümü getirir.


Kaos teorisi belirsizlikler içerisinde akış halinde oluşan dinamikleri anlayarak, onlarla uyum içerisinde hareket etme, esneme ve evrimleşerek varlığını sürdürebilme becerisidir. Bunun için dayanıklılık (ruhsal esneklik ve dayanıklılık), çeviklik ve girişkenlik (cesaret) gerekir.


O zaman bu işin doğasında dört tane konu var:

1. Kervan yolda düzülür. (Akışa teslimiyet)


2. Değişmeyen tek şey değişimdir. (Ruhsal esneklik)


3. Evrim kaçınılmazdır. (Çeviklik)


4. Değişimle dans etmeyen evrimde geride kalır. (Ruhsal Esneklik ve Dayanıklılık)


5. Değişimle dans etmek için hareket alanı ve yetkisi gerekir. (Merak, Girişkenlik ve Girişimcilik)


Peki tüm bunların olabilmesi için organizasyonun nelere odaklanması gerekir?

1. Tüm bunların önünde engel olan kültürel inanç, düşünce, duygu ve davranış kalıplarını deşifre etmek


2. Organizasyonun dönüşüm sürecini, kültüründe deşifre edilen verileri ve insanların bu sürece farklı direnç göstereceğini ve farklı şekillerde süreçlerle uyumlanacağını göz önünde bulundurarak dönüşüm sürecini özgün tasarlamak


3. İnsanın bireysel ruhsal esnekliğini ve dayanıklılığını artırmak


4. İnsanın bireysel çevikliğini artırmak


5. İnsanın girişkenliğini ve girişimci ruhunu açığa çıkaracak ortamı yaratmak


Bunları göz ardı ederek basma kalıp ‘agile’ metodolojileri ve yöntemleri ezbere organizasyona enjekte etmeye çalışmak, üzerimize oturmayan ve içinde huzursuz hissedilen bir giysi giymeye benzer.

Çünkü her şirketin çevikliğe dönüşüm süreci eşsizdir, özel ele alınması gerekir. Kültür insanın inanç, düşünce, duygu, davranışlarından bağımsız düşünülemez. Ayırca hiyerarşi ve yetki kısıtları ile yoğurulmuş; bu ortamda evrilmiş insanların birden bire girişken ve girişimci hareket etmesi de beklenemez. Bu bir iki kişiyle mülakat, bir kaç grupla da odak grup çalışması yapılarak anlaşılacak, deşifre edilecek bir süreç değildir.

Fakat 'çevik olayım' derken süreçte neler yaşanıyor; bir bakalım:

1. 'Çevik olacağız' diye akıştaki evrim süreci tamamen göz ardı edilerek organizasyona birden bire dikte edilen çalışma biçimleri


2. İnsanların doğasını, fikirlerini ve davranışlarını hem kendi hem de grup dinamiği içinde kapsamlı analiz etmeden organizasyon tasarımında ani değişimler yapılması


3. Tüm paydaşların sürece dahil edilmesi, göz önünde bulundurulması gerekirken, sadece belirli seviyedeki kişilerin kısıtlı / subjektif bakış açısıyla tüm insiyatiflerin ve kararların alınması. Çeşitlilik ve kapsayıcılık değerlerinden uzak hareket edilmesi


4. İnsanların dahiliyetini talep ederken nedenlerinin, hayatlarına nelerin değişeceğinin, günlük iş hayatına bu sürecin nasıl yansıyacağının ve katma değerlerinin doğru iletilmesini bir kenara bırakın, sadece dikte edilerek söylenmesi, iletişim stratejisinin planlanmaması


5. ‘Agile’ takımlar halinde hareket edelim derken, ‘kimin eli kimin cebinde belli değil’ denilen hisle insanların üzerine anlam ve bağ kuramadıkları projelere insanların dahil edilmesi


6. Bugüne kadar bizi getirenlerin, geleceğe bize taşımayacağını bildiğimiz kesinsizliğin mutlak doğru olduğu bir evrende yaşarken çeviklik adına her şeyi hedeflere bağlama, sınırlandırma, kurallara uydurmaya, başı ağrıyan herkese yazılan reçete “sprint” takımlarının oluşturulmaya çalışılması.


7. İnsan zihnin en büyük korkusu olan belirsizlikler içerisinde “bilmiyorum” “anlamadım” demeye utanan, bunun eksilik, acizlik olarak hissedildiği iş dünyasında cesaretle kimsenin sesini çıkaramıyor olması. -mış gibilerin yapılmaya devam edilmesi (gerçekleri konuşmaya karşı olan korku)


8. Neye neden hizmet ettiğini anlamadan içine sindirmeden, içselleştirmeden akışla dans edeceğine, akışın içerisinde insanların iyice kaybolması.

Neden “çevik” moda bir tabir? Çünkü;

  • “Her organizasyon geçti, biz neden geçmeyelim?”cilikler…

  • “Falanca organizasyon şu metodolojiyi uygulamış, biz de yapalım”cılıklar...

  • “Best practice olmuşlar, biz de uygulayalım”cılıklar…

çoğaldı.


Aslında organizasyon denen yapıların çoğu, hala dermanı dışarda aramaya ve içindeki mevzuları gerçekçilikle konuşmaktan, içindeki hazineleri anlamaya ve kullanmaya çalışmaktan uzak hareket ediyor.


Ne kadar enteresan: İnsanların çoğu bireysel hayatındaki esenlik ve mutluluk için sergilediği yaklaşım gibi; kendi özüyle alakalı bulmayı ümit ettiği cevapları dışarıda arama eğilimi çok yüksek.

Çevik bir organizasyon veya çevik bir lider mi olmak istiyoruz? O zaman şu soruları kendimize sorarak işe bakalım:

1. Öncelikle kesinsizlik evreninde her şeye sürekli yeniden bakabiliyor muyum?


2. Kendimi ve etrafımdaki insanları gerçekten tanıyor muyum? Bir değişim, dönüşüm, evrim söz konusu olduğunda bu kişilerin itirazlarını, kaygılarını, korkularını, heyecanlarını, onları harakete geçirecek motivasyonlarını, dönüşüm / evrim için nelere ihtiyaçları olduklarını anlayabiliyor muyum?


3. Hem kendim için, hem de hayatımı paylaştığım insanlar (şirket içinde ve dışında) için kendilerini gerçekleştirmeleri, cesaretle adım atmaları için gelişimi önemsiyor ve gerekli yatırımı yapıyor muyum?


4. Başkalarının Best Practice’lerini değil, kendi Unique practice’inizi geliştirmek için içinde bulunduğumuz kültürünüzü kapsamlı ve herkesi kapsayacak ve dahil edecek şekilde meselelere birlikte bakabiliyor, gerçekçi anlayabiliyor ve buradan yola çıkarak değişim ve dönüşüm deneyimini hazmedilecek şekilde tasarlayabiliyor muyum?


5. Kontrolü elden bırakabiliyor muyum? Başkalarına alan açabiliyor ve yan yana olma halinde çalışabiliyor muyum? Çalışamıyorsam da içsel olarak bunun kabulünde miyim? Neleri bırakabilirim veya bırakmaya hazırım?


6. Başka olasılıkları keşfetmek ve denemek için ne kadar meraklıyım? İnsanların meraklı yaklaşması için nasıl bir ortam / yaklaşım / iletişim ve bağ kurma biçimi geliştirebilirim?


7. Evrimin doğasını kabul ediyor ve eski köye hep yeni adetler getirebilmek için akışa teslim olabiliyor muyum? Hataların olabileceğini kabul ederek; kendimi, herkesi, her durumu olduğu haliyle kucaklayabiliyor muyum? Girişkenlik için bunun gerekli olduğunun farkında mıyım?


8. Her ne yapıyorsam kendimle ve başkalarıyla anlaşılır biçimde iletişim kurabiliyor muyum? Kendimin ve etrafımdaki insanların ne dediğimi anladığından nasıl emin olabilirim? Nasıl iletişim kurabilirim?


Collective Minds olarak bizler her insanın ve organizasyonun kendi Unique Practice’ini (Eşsiz Uygulamasını) kendi doğasına uygun olarak tasarlaması için Flow Programı (Çevik ve Dayanıklı Kültür) ile destek veriyoruz. Daha fazla bilgi almak için bize merhaba@collectiveminds.com.tr den bize ulabilirsiniz. Gelin; birlikte harikaları yaratalım!

33 views0 comments
bottom of page